3 Mayıs 2015 Pazar

GÜZEL TARAFI

 Dünya dışında yaşamın olup olmaması  umrumda değil. Çünkü orada herhangi bir duygu yok. Tüm duygular dünyadadır ve kainat dediğin o sonsuz karanlık boşluk, ruhsuz gezegenlerin takıldığı salaş bir bardan başka bir şey değil.
Cosmos - Burak Aksak ( OT/Şubat )

Şöyle düşünülüp taşınıldığında iyi insanların hepsinin de neşeli oldukları ortaya çıkar. Neşeli olmak her zaman iyidir, bir şeyin de göstergesidir. Daha yaşarken ölümsüzlüğe ulaşmak gibi bir şeydir.
Çanlar Kimin İçin Çalıyor - Ernest Hemingway
 
Dünya'yı sevmemekle yaşamayı sevmemeyi aynı anlamda kullanıyorsun. Arasındaki ince ayrımı atlıyorsun. Zamanında - senin şu halin gibi - gaz ve toz bulutundan başka bir şey olmadığını hatırla. Nasıl olmuşsa olmuş yaşanılır bir hal almış.  Sen de  Dünya demişsin üzerinde yaşamışsın ve yaşıyorsun.
Etrafına bakıyorsun. Gördüklerini sayıyor, çıkan seslere dikkat ediyorsun. Camdan bakıyorsun; kasvetli bir hava, her  yerden her yere giden metal yığınları, devasa boyutlarda beton yığınları, anormal boyutlarda tüketimi öven reklamlar, gündüzcesine ışıklar, ruhunu boğan elektrik telleri, toprağın kara çarşafı asfalt. Bunlara en az insanlar kadar uyum sağlamış ve  seni hoşnut eden şey sokak köpekleri, ağaçlar, kır çiçekleri.  Şimdi bir daha düşünüyorsun; Dünya'yı mı sevmiyorsun yaşamayı mı? Çünkü insan Dünya'da oturur, çevresindeki  iyi insanlarla yaşar. Güzel insanlar yoksa..
Camdan ayrılıp odana, evine bakıyorsun. Bir tane aptal kutusu içinde çokça bağıranlar, çokça aptallar, çokça şov, çokça iki yüzlülük, çokça riyakarlık var. Uzaksın bütün bunlara yaşadığın hayatta maruz kalsan da, öyle kalmalısın da.
Düşünüyorsun ki güzel insanlar tanımalı, güzel insanları yazmalı. Onların var olduğunu kuşa, toprağa; diğer güzel insanlara anlatmalı. Aklının kaldığı insanları göstermeli.
 Bütün kibar ısrarına rağmen yanından ayrılmıyorsun. Konuşuyor bir yandan yürüyorsunuz. Konuşmasındaki sadelik hoşuna gidiyor. Havana havasını katıyor, havasına havanı katıyor. Seni en sevdiğin noktadan vuruyor, kanını ısındırıyor ve bir anda aradaki mesafeler kalkıyor. 'Ben de' diye başlayan cümleler anlatıları beraberinde getiriyor. Anlatılan yerler biliniyor.
 Öğreniyorsun ki senden en az sekiz mevsim fazla görmüş. Şaşırıyorsun. Sonra jetonun düşüyor. Konuşmadaki havanın sırrı buradaymış diyorsun..
Yanınızdaki üç beş kişi hızla uzaklaşmış durumda. Dünya'nın en doğal halinin içindesin ve yaşamayı seviyorsun. İkinci kibar ısrar geliyor. Sana diğerleri gibi hızla uzaklaşmayı öneriyor. İkinci defa kabul etmiyorsun. Konuşmasındaki güzellik ve saflık seni orada onun yanında tutuyor. Yola devam ediyorsunuz. Ağaçlardan ne istendiği konusunda hemfikir bir bilinmezlikte anlaşıyorsunuz. Kimseyi kafasına takmadığını duyuyorsun ve bu rahatlığın, bu konuşmanın başka bir sırrı daha ortaya çıkıyor. Neşeli yanını korumuş olmasının güzelliği var üstünde. Yanındaysan seni bırakmaz, ayrılırsan peşinden koşmaz.
Aşksız, bağlantısız; sadece güzel iki insan olarak bir şeyler konuşup paylaşmanın tadını çıkarıyorsun.  Düşünmeye devam ediyorsun. Dünya'yı mı sevmiyorsun yaşamayı mı? Cevap veriyorsun; insan elinin değdiği yerdeki Dünya'yı ve insan kötülüğünün bulaştığı insanları sevmiyorsun. Güzel insanlar olduğu sürece yaşamaya değer diyorsun.
Teşekkür ediyorsun, yoldaki tanıdıkları görmeden onların uyarısıyla onları  gördüğün, eski farkındalığının kalmadığı zamanlarda bu dürtüyü uyandırıp kendisini tanıyıp inceleme fırsatını verdiği için. Şu küçük Dünya'da belki yine denk geleceksiniz ama gelemezseniz şimdiden yolunun açık ve güzel olmasını diliyorsun..

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumunuzu yazın gönderin, hakaret içermediği takdirde en kısa sürede yayınlayacağız. Anlayışınız için teşekkürler :)