GÖNLÜN ANAHTARI
Gece zor geçmişti onun için. Erken yatmıştı, ama bir türlü
uyuyamamıştı. Yarın olacak olanları planlamaktan kendini alamıyordu. Sürekli
diyeceği cümleleri aklından geçiriyor ve cümlelerin ögeleriyle sürekli
oynuyordu. İnsanları üzmekten nefret ediyordu çünkü. "Herkesi memnun etmek
pek zor." deyip vicdanını bir nebze de olsa rahatlattıktan sonra uykuya daldı. Şu
dönemlerde hayatını ele geçiren zor durumlar ve ikilemler, onu rüyasında da
rahat bırakmadı. Uykusundan yorgun bir şekilde uyandı. Omzunda ve gönlünce taşıdığı yükler,
içinde tuttuğu söylenmesi gereken sözler; tahammül sınırını çoktan aşmış,
patlamaya hazır bir volkandı adeta. Soluk soluğa evin içinde dönüp durdu. Sürekli sakalıyla saçıyla oynadı. Stres onun için öldürücü seviyeye doğru
yükseliyordu kanındaki adrenalinle birlikte. Sonra birden hiçbir şey olmamış
gibi çöktü olduğu yere. Nefes egzersizleriyle mantığı, vücudunu kontrol altına
aldı. Eli telefona uzandı. Listeye şöyle bir göz gezdirdi, araması gereken kişiler
arasında dahi seçim yapamıyordu. Sonunda ona göre en doğru tercih gibi gözüken birini ,dostunu, arayıp kısık, korkmuş bir şekilde, aynı zamanda dişlerini sıkarak konuştu: "Konuşmamız
lazım, yardımın gerek. Yoksa ben benliğimi kaybedeceğim."
Başka hiç bir söz çıkmadı ağzından. Uzun yıllar sadece
insanları dinledi. Hiç konuşmadı desem yeridir. Aklını kaybetti resmen. Zihnini,
kalbini kalın zincirlerle, kilitlerle kilitlemişti. Sadece kendisi için yaşıyordu. Yazdığı yazılarına bakacak olursak, bu kilitleri açacak kişiden kaçmayacakmış. Kendini ona teslim edecekmiş her şeyiyle. Soruyorum şimdi sana her ne kadar konuşmayacaksan da: elinde anahtarlarla biri
mi girdi hayatına da kırk yıllık beton gönlün çayır çimen şimdi?
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumunuzu yazın gönderin, hakaret içermediği takdirde en kısa sürede yayınlayacağız. Anlayışınız için teşekkürler :)