KAÇINDIKÇA "O" OLMAK
BÖLÜM - 1
İnsan
kafasının kapalı bir kutu olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bir an bile
tahminlerimden emin olamadım. Sadece bir insanı uzaktan izledim, tam 80 yıl
boyunca. Yaptığı hareketleri, verdiği kararları hayatım boyunca sorguladım, ama
saf bir doğruluğa varamadım. Belki bu durum Muzaffer Beyin direkt olarak
kendisi ile alakalıdır. Muzaffer hayatımda gördüğüm en değişik karakter,
dünyada eşi benzeri yok bence. Düşüncelerini bir o biliyor, bir de tanrı. Neden
böyle düşündüğümü baştan anlatayım, böylece benimle ne ilgisi var onu da
öğrenmiş olursunuz.
Ben
buraya yaklaşık 80 yıl önce yerleşmiş bir kuzgunum. Bizi kargalara benzetirler
ama doğrusu ben bir kuzgunum, diğerlerini bilemem. Buraya yerleşme sebebim de
bizi kovdular. Neymiş çok kötü ses çıkarıyormuşuz? Sanki ben seçtim bu sesi.
Konuşmayalım mı? Kovulduktan sonra yerimizi değiştirdik ve ben bu eski, ahşap
verandalı eve geldim. Tabi o zamanlar eski değildi ve şimdiki gibi sokakta tek
de değildi. Bahçesinde güzel bir ağaç vardı bu yüzden tercih ettim. Evde
yaşayan bir adam, bir de karnı burnunda kadın vardı. Kadın sessiz sakindi,
kimseye de zararı yoktu. İnanmayacaksınız ama bize bile... Bizi beslerdi, su
verirdi. Adam kadına nazaran biraz daha
sert görünümlü biriydi. Sokakta ondan korkmayan yoktu herhalde. Dışarıda biri
onu görürse asker gibi her zaman selam verirdi. Adam o kadar sertti ki, bir ara
duygusuz olduğunu düşündüm. Karısı yavrusunu dünyaya getirmiş, mutluluk göz
yaşı döküyor. Adamın kılı bile kıpırdamıyordu. Bu davranışları bir an bile
değişmedi. Oğlu Muzaffer'e de aynı şekilde davrandı. Çocuk dediğin yaramazlık
yapar, bu çocuk yaramazlık yapmaya korkuyordu. En ufak bir hatasında da dayağı
yiyordu. Hata, bazen sadece adama göre hata olabiliyordu. Örneğin çocuk okumak istedi,
adam manav dükkanına eleman lazım diye göndermedi çocuğu. Bir kaç sınıf okudu
sonra bıraktı. Edebiyat öğretmeni olmak isteyen biri için çok erken eğitimden
koptu zavallı çocuk. Fakat bırakmadı o okumayı yazmayı. Kendini her açıdan
geliştirmeye devam etti ve bunları günlüğüne işledi. Yazdığı bir cümleyi hiç
unutmam " Babamdan korkarım ve ona saygı duyarım, annemi ise severim.".
Annesini sevmesinin nedenlerinden biri de arada sırada eve öğretmen arkadaşını
çağırmasıydı. E tabi Muzaffer için 10-15 dakikada ne öğrenebilirse kar. Bir kaç
yıl Muzaffer gizli çalışmalarına devam etti. Sabahları dükkanda, akşamları
kitap başında. Muzaffer 10-11 yaşlarındayken kız kardeşi, Hatice doğdu. İnanır
mısınız, adamda yine bir değişiklik yok. Bildiğimiz gibi yani. Muzaffer çok
değişmişti, damarlarında deli kan akmaya başlamış ve artık baskıdan kurtulmak
için fırsat kolluyordu. Ama babası çalışmalarını sekteye uğrattı. Manav işi
için kalfa gibi bir şey tutmuş sadece acil bir durum olursa dükkana gidecekmiş.
Babasının evde çok vakit geçirmesi evdeki herkesi çok etkiledi. Muzaffer adam
akıllı ders çalışamıyor, eve öğretmen kadın da gelmiyor, arkadaş desen yok
zaten. Hatice de sürekli eve geç kalma korkusu yaşıyordu. Okuldan sonra koşa
koşa gelirdi. 10 yaşına kadar böyleydi. Ama Muzaffer'in annesi herkesten çok yoruldu.
Bir yaz günü arka bahçede çamaşır asarken yere yığıldı kadıncağız. Hastaneye
gitti ama gelemedi oradan. Muzaffer yirmili yaşların başında bir delikanlı
olmuş, eğitimini devam ettirmeye çalışıyor ama yeterli değil. Üstelik babasına
kızgındı. Annesinin ölümünün nedeni ona göre babasıydı. Bu yüzden evde yabancı
gibi yaşarlardı.
Bir gün adam evden çıktı gitti ve gelmedi. Muzaffer ve Hatice
aradılar taradılar ama adam yok. Hatta dükkanı da satmış öyle gitmiş. Şimdi bu koca
evde iki kardeş işşiz ve parasız, yalnızlardı. İkisine de komşuları ellerinden
geldiğince yardım etti. Muzaffer bir şekilde kendine iş buldu. Edebiyat
öğretmeni olamadı belki ama zamanın çok satan dergilerinden birine kabul
edilmişti. Şiirler yazıyordu. Heves ve yaşanmışlık olunca ortaya güzel eserler
çıkıyordu. Ben de ağaçta tünerken dinliyordum tabi. Muzaffer ve kardeşi genelde
arka bahçede birlikte otururlardı. Muzaffer Hatice'nin üzerine çok düşerdi, o
öğretmen olsun diye. Hatice'nin liseye gitmeye başladığı zamanlarda Muzaffer
dergide bir kadınla tanıştı. Hayatında ilk kez aşık olmuştu ve neredeyse
aşkından hasta olacaktı. Hayata isyan temelli şiirleri gitmiş yerine çiçekler
böcekler kumrular gelmişti. Ama bir sorun vardı: muzaffer yıllar yılı içine kapanık
birisiydi, konuşamazdı. Hele ki sevdiği kız karşısındayken asla...
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumunuzu yazın gönderin, hakaret içermediği takdirde en kısa sürede yayınlayacağız. Anlayışınız için teşekkürler :)