11 Kasım 2014 Salı

KAÇINDIKÇA "O" OLMAK

BÖLÜM- 2



           Tam dört yıl boyunca inişler çıkışlar oldu aşkında. Vazgeçer gibi oldu, döndü daha çok benimsedi. Bu yüzden ara ara şiirlerinin duyguları değişti. Kafası karışıktı çünkü. Dört yıl bekledi Muzaffer. Bu nasıl bir sabır? Kardeşinin üniversiteyi kazanmış olması, hem de edebiyat öğretmenliğini, onu son sene biraz rahatlatmıştı. Üzerinden bazı yüklerinin kalkmasının ardından, yavaş yavaş kendini hazırladı ve bir gün dergide yayınlayacağı şiirinde aşkını itiraf etti. Sadece bununla kalmayıp konuşmuştu da. Deli çocuğa cesaret gelince de tam geliyor. Allah'tan kız da boş değilmiş de kısa süre içinde evlendiler. Hatice, ağabeyinin kurduğu yuvasına engel olmamak bir aralar evden gitmeyi düşünse de Muzaffer onu evde tutmayı başardı ve artık evde üç kişilerdi. Evdeki her an daha renkliydi. Evde bir edebiyat yapılıyordu... Aklınız şaşar. Ev iki üç günde bir kalabalık da oluyordu. Yemekler, toplantılar, partiler... Arkadaşları çoktu. Gerçekten ev eski kasvetli havasından kurtulmuştu. 3 sene sonra da kız bebek gelince, evde gürültü şamata hiç eksik olmadı. 2 yıl sonra bir bebek daha... Bu sefer erkek.  çocuklar büyüyene kadar sevimlilerdi. Sonra evi birbirine kattılar. Böyle bir yaramazlık olamaz. Muzaffer babası gibi olmak istemiyordu belki ama arada otoritesini göstermesi gerekiyordu. Muzaffer "Okul onları adam eder." dediği için bekledi, bekledi. Ama çocukların pek okuyacağı yoktu. Ergenlik dönemlerine gelince iyice ele avuca sığmaz oldular. Muzaffer de illa herkes okuyacak diye bir kural yok diyerek kızını atletizm kulübüne yazdırdı. Kız iyi koşuyordu. Bu yeteneğini halasından almış olmalı. Erkek de hem iyi şiir yazıyor hem de ticaret yapabilecek zekaya sahipti. Dergi işlerini büyütüp bir yayınevi açtı Muzaffer. Çocuk hem kitap satıyor hem de dergilerin satışını artırıyordu. Cahit Sıtkı'nın dediği gibi Muzaffer 35'inde yolun da yarısındaydı. İyi bir ailesi, mutlu bir yuvası ve çok sevdiği işi vardı. Çocukları işinde ayrıca yardımcı oluyorlardı. Bir yandan da en azından lise bitsin diye okuyorlardı. Nedendir bilmem, ilerleyen zamanlarda çocuklar bir anda karar değiştirip üniversiteye gitmek için çalışmaya başlarlar. Kız spordaki başarısını profesyonel boyutlara taşımak için bir okul, oğlan da halası gibi öğretmenlik için okumak istiyordu. İyi güzel, okumak güzel şey de, bu durum Muzaffer'i hem sevindirdi hem de düşündürdü. Ama babası gibi yapmayacağı için çocuklarına destek oldu. Özel hocalar tutup onları çalıştırdı ve istedikleri yerleri kazanmalarında pay sahibi oldu. Şöyle bir problem vardı ama: ikisinin de okulu şehir dışındaydı. Ona da tamam dedi ve ekonomik açıdan zorlansa da onları istedikleri gibi yaşattı. Kendisi yaşayamadığı içindi belki. Fakat çocukları bu kadar şımartması da doğru değildi. Çocuklar aynı çocukluk hallerine döndüler ve evden koptular bu sefer. Muzaffer söz geçiremiyordu. Sonuç olarak evde yine üç kişi kalmışlardı. Bir kaç ay sonra iki... Hatice evlenip gitti başka bir şehre. Muzaffer zaman zaman hatalı olduğunu düşünüyordu. Çocukların okulu bittikten sonra geri dönmemeleri, habersiz bir şekilde kendi hayatlarına yön vermiş olmaları Muzaffer'i çok sinirlendirse de ağzını açmıyordu. Bu durum da karısını çileden çıkarıyordu. Bir gün tam da bu sebepten kavga ettiler. Ben Muzaffer tamamen haklı demiyorum, onu hayat böyle yaptı ama eşi de haklı. Çok yüklendi kadın. İnanmayacaksınız ama Muzaffer babasının o çok tanıdık tavrını yaptı ve kılını bile kıpırdatmadı. Bir hafta 10 gün küs kaldılar. Muzaffer çalışma odasına çekilip yazı yazıyordu ve ağzını dahi açmıyordu. Evin neşeli halinden eser kalmamıştı. Karısı daha fazla dayanamayıp gitti. Nereye gitti bilmiyorum. Arka bahçede hiç konuşmadı. Muzaffer o sabah bomboş bir eve uyanınca afalladı. Zamanında uğruna öleceği kadın onu terk etmişti hem de sadece babası gibi olmak istemediği için. Hayatının son 15 yılını yazarak, şarkı dinleyerek ve kahve içerek geçirdi. Arada çocukları arardı. 1-2 dk konuşurlardı ama yalnızım kötüyüm yardım edin demezdi. Ne zaman sorsalar iyiydi. o çocuklarını merak etmezdi. Yani ederdi de sormazdı. Belki de kırgındı. Hatice desen, o hiç arayamazdı, kocası biraz değişik bir adammış. Kısacası hayatında bir tek yazıları kalmıştı. Bir kitap yazıyordu, kalın, tuğla gibi bir kitap olacaktı. İsmi de "Alim ve Zalim". Yanlış anlamadıysam kendi hayatını anlatıyor. Sorsa bana ben de anlatırdım. Kitapta bana da yer vermiş. "Sadık yarim" demiş bana, gururum okşandı. Kitabın sonları geldikçe hatıralar canlanıyor ve canını sıkıyordu. Sık sık kalbini tutuyordu. Hatırlıyorum da annesi de böyle kalbini tutuyordu. Korktum ama elimden ne gelir ki. Kimsenin yerini de bilmiyordum. Hani gitsem belki beni tanırlardı ama bilmiyorum. Hatice'nin yerini Muzaffer'in yazıp da gönderemediği mektuplardan gördüm. Durmadan uçtum. Hatice beni görünce hemen tanıdı evden taşıdığım bir mektup parçasını önüne bıraktım. Küçücük bir parça ama çok güçlü bir parçaydı. Sadece "gel"  yazıyordu. Yolculuk beni çok yormuştu. Bir iki gün dinlendim oralarda. Hem Hatice'nin yola çıkıp çıkmadığına bakıyordum. Ben yola çıktıktan sonra hemen o da çıkmış. Neredeyse aynı anda eve geldik. Ağaca tüneyip çalışma odasına baktım. "Benim gördüklerimi keşke az sonra Hatice görmese." diye içimden geçiriyordum ki odanın kapısını açtı. Hayatındaki en büyük destekçisi, kalbine yenik düşmüştü. Muzaffer hayatının son aşkını, kitabını bitirmiş ve göçüp gitmişti. Rüzgar kitabın son sayfasını açıp duruyordu ve işte unutamayacağım bir cümle daha:

- Alimden zalim, zalimden alim mi doğar bilmem ama, şunu iyi bilirim ki insanlar birlikte yaşarlar, yalnız ölüp yalnız cezalandırılırlar ve ruhları tek tek sorgulanır.



(Sadık yarim diye hitap ettiği kuzgun, ölümden sonra da Muzaffer'i yalnız bırakmaz. Eski günleri anlatırcasına durmadan çığlıklar atar.Her mezara gittiğinde kuzgunu nöbette gören Hatice onu "sadık yarim Muzaffer" diye çağırır ve yine bir gün geldiğinde onu, ağabeyinin yanına gömer. İkisine de olan minnet borcunu, onları hiç ayırmayarak öder.)

                                                                             son

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumunuzu yazın gönderin, hakaret içermediği takdirde en kısa sürede yayınlayacağız. Anlayışınız için teşekkürler :)