16:06 -
*** ÇAĞATAY KIRMIZIAY ***,benzemek,edebiyat,hayat,kaçındıkça o olmak,kişilik,kuzgun
No comments
KAÇINDIKÇA "O" OLMAK
Tam dört yıl boyunca
inişler çıkışlar oldu aşkında. Vazgeçer gibi oldu, döndü daha çok benimsedi. Bu
yüzden ara ara şiirlerinin duyguları değişti. Kafası karışıktı çünkü. Dört yıl
bekledi Muzaffer. Bu nasıl bir sabır? Kardeşinin üniversiteyi kazanmış olması,
hem de edebiyat öğretmenliğini, onu son sene biraz rahatlatmıştı. Üzerinden
bazı yüklerinin kalkmasının ardından, yavaş yavaş kendini hazırladı ve bir gün
dergide yayınlayacağı şiirinde aşkını itiraf etti. Sadece bununla kalmayıp
konuşmuştu da. Deli çocuğa cesaret gelince de tam geliyor. Allah'tan kız da boş
değilmiş de kısa süre içinde evlendiler. Hatice, ağabeyinin kurduğu yuvasına
engel olmamak bir aralar evden gitmeyi düşünse de Muzaffer onu evde tutmayı
başardı ve artık evde üç kişilerdi. Evdeki her an daha renkliydi. Evde bir
edebiyat yapılıyordu... Aklınız şaşar. Ev iki üç günde bir kalabalık da
oluyordu. Yemekler, toplantılar, partiler... Arkadaşları çoktu. Gerçekten ev
eski kasvetli havasından kurtulmuştu. 3 sene sonra da kız bebek gelince, evde
gürültü şamata hiç eksik olmadı. 2 yıl sonra bir bebek daha... Bu sefer
erkek. çocuklar büyüyene kadar
sevimlilerdi. Sonra evi birbirine kattılar. Böyle bir yaramazlık olamaz.
Muzaffer babası gibi olmak istemiyordu belki ama arada otoritesini göstermesi
gerekiyordu. Muzaffer "Okul onları adam eder." dediği için bekledi,
bekledi. Ama çocukların pek okuyacağı yoktu. Ergenlik dönemlerine gelince iyice
ele avuca sığmaz oldular. Muzaffer de illa herkes okuyacak diye bir kural yok diyerek
kızını atletizm kulübüne yazdırdı. Kız iyi koşuyordu. Bu yeteneğini halasından
almış olmalı. Erkek de hem iyi şiir yazıyor hem de ticaret yapabilecek zekaya
sahipti. Dergi işlerini büyütüp bir yayınevi açtı Muzaffer. Çocuk hem kitap
satıyor hem de dergilerin satışını artırıyordu. Cahit Sıtkı'nın dediği gibi Muzaffer
35'inde yolun da yarısındaydı. İyi bir ailesi, mutlu bir yuvası ve çok sevdiği
işi vardı. Çocukları işinde ayrıca yardımcı oluyorlardı. Bir yandan da en
azından lise bitsin diye okuyorlardı. Nedendir bilmem, ilerleyen zamanlarda çocuklar
bir anda karar değiştirip üniversiteye gitmek için çalışmaya başlarlar. Kız
spordaki başarısını profesyonel boyutlara taşımak için bir okul, oğlan da
halası gibi öğretmenlik için okumak istiyordu. İyi güzel, okumak güzel şey de,
bu durum Muzaffer'i hem sevindirdi hem de düşündürdü. Ama babası gibi
yapmayacağı için çocuklarına destek oldu. Özel hocalar tutup onları çalıştırdı ve
istedikleri yerleri kazanmalarında pay sahibi oldu. Şöyle bir problem vardı
ama: ikisinin de okulu şehir dışındaydı. Ona da tamam dedi ve ekonomik açıdan
zorlansa da onları istedikleri gibi yaşattı. Kendisi yaşayamadığı içindi belki.
Fakat çocukları bu kadar şımartması da doğru değildi. Çocuklar aynı çocukluk
hallerine döndüler ve evden koptular bu sefer. Muzaffer söz geçiremiyordu.
Sonuç olarak evde yine üç kişi kalmışlardı. Bir kaç ay sonra iki... Hatice
evlenip gitti başka bir şehre. Muzaffer zaman zaman hatalı olduğunu
düşünüyordu. Çocukların okulu bittikten sonra geri dönmemeleri, habersiz bir
şekilde kendi hayatlarına yön vermiş olmaları Muzaffer'i çok sinirlendirse de
ağzını açmıyordu. Bu durum da karısını çileden çıkarıyordu. Bir gün tam da bu
sebepten kavga ettiler. Ben Muzaffer tamamen haklı demiyorum, onu hayat böyle
yaptı ama eşi de haklı. Çok yüklendi kadın. İnanmayacaksınız ama Muzaffer
babasının o çok tanıdık tavrını yaptı ve kılını bile kıpırdatmadı. Bir hafta 10
gün küs kaldılar. Muzaffer çalışma odasına çekilip yazı yazıyordu ve ağzını
dahi açmıyordu. Evin neşeli halinden eser kalmamıştı. Karısı daha fazla
dayanamayıp gitti. Nereye gitti bilmiyorum. Arka bahçede hiç konuşmadı.
Muzaffer o sabah bomboş bir eve uyanınca afalladı. Zamanında uğruna öleceği
kadın onu terk etmişti hem de sadece babası gibi olmak istemediği için. Hayatının
son 15 yılını yazarak, şarkı dinleyerek ve kahve içerek geçirdi. Arada
çocukları arardı. 1-2 dk konuşurlardı ama yalnızım kötüyüm yardım edin demezdi.
Ne zaman sorsalar iyiydi. o çocuklarını merak etmezdi. Yani ederdi de sormazdı.
Belki de kırgındı. Hatice desen, o hiç arayamazdı, kocası biraz değişik bir
adammış. Kısacası hayatında bir tek yazıları kalmıştı. Bir kitap yazıyordu,
kalın, tuğla gibi bir kitap olacaktı. İsmi de "Alim ve Zalim". Yanlış
anlamadıysam kendi hayatını anlatıyor. Sorsa bana ben de anlatırdım. Kitapta
bana da yer vermiş. "Sadık yarim" demiş bana, gururum okşandı. Kitabın
sonları geldikçe hatıralar canlanıyor ve canını sıkıyordu. Sık sık kalbini
tutuyordu. Hatırlıyorum da annesi de böyle kalbini tutuyordu. Korktum ama
elimden ne gelir ki. Kimsenin yerini de bilmiyordum. Hani gitsem belki beni tanırlardı
ama bilmiyorum. Hatice'nin yerini Muzaffer'in yazıp da gönderemediği
mektuplardan gördüm. Durmadan uçtum. Hatice beni görünce hemen tanıdı evden
taşıdığım bir mektup parçasını önüne bıraktım. Küçücük bir parça ama çok güçlü
bir parçaydı. Sadece "gel"
yazıyordu. Yolculuk beni çok yormuştu. Bir iki gün dinlendim oralarda.
Hem Hatice'nin yola çıkıp çıkmadığına bakıyordum. Ben yola çıktıktan sonra
hemen o da çıkmış. Neredeyse aynı anda eve geldik. Ağaca tüneyip çalışma odasına
baktım. "Benim gördüklerimi keşke az sonra Hatice görmese." diye
içimden geçiriyordum ki odanın kapısını açtı. Hayatındaki en büyük destekçisi,
kalbine yenik düşmüştü. Muzaffer hayatının son aşkını, kitabını bitirmiş ve
göçüp gitmişti. Rüzgar kitabın son sayfasını açıp duruyordu ve işte
unutamayacağım bir cümle daha:
- Alimden zalim, zalimden alim mi doğar bilmem ama, şunu iyi
bilirim ki insanlar birlikte yaşarlar, yalnız ölüp yalnız cezalandırılırlar ve
ruhları tek tek sorgulanır.
(Sadık yarim diye hitap ettiği kuzgun, ölümden sonra da
Muzaffer'i yalnız bırakmaz. Eski günleri anlatırcasına durmadan çığlıklar atar.Her
mezara gittiğinde kuzgunu nöbette gören Hatice onu "sadık yarim
Muzaffer" diye çağırır ve yine bir gün geldiğinde onu, ağabeyinin yanına
gömer. İkisine de olan minnet borcunu, onları hiç ayırmayarak öder.)
son
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumunuzu yazın gönderin, hakaret içermediği takdirde en kısa sürede yayınlayacağız. Anlayışınız için teşekkürler :)