20 Şubat 2015 Cuma

YÜZYILLARA DİRENEN TAS ve HAMAM

“Bu ülke, insanı her gece çaresizlik hissiyle uyutup sabah da sana ait olmayan bir utanç duygusuyla uyandırıyor. Gece sen bilmeden kim bilir ne rezaletler, felaketler yaşanıyor. Sabah da kendi kendimizi,bulunmadığımız yerlerdeki ölümler için suçlayarak, utanarak uyanıp… His kuşatması bu. Felç oluyoruz, felç!” 1


 Uzun zamandır kurgulamaya çalıştığım hikayemi düşünüyordum. Geçen hafta kalemi alıp başladım ve ortasında tıkandım. İçinde, tadında olacak kadar korku olmasını istiyordum. Yarım kalan hikayemi, gelen ilhamla diyeyim, bitirdim. Ve bir kaç yeri düzelttikten sonra bloga koyarım dedim. Sonra yine geçen hafta aklımın alamadığı olay oldu ve peşinden gelen yorumlar... Fark ettim ki zaten korkunç bir yerde yaşıyorduk. Üstüne korku eklemek anlamsızdı. Kalbi mi dinlemeli yoksa beyni mi gibi cümleler kurarken biz, ikisine de sahip olmayanlar hayatlarımızı bitiriyordu. Biz burada şiirler, öyküler yazarken başka yerlerde insanların başına gelen bin türlü şeyi okuyorduk. Güzel bir abimin deyişiyle: “Naiflikten öleceğiz..”
  Her gün haberleri takip ettim, her gün yorumları ve  #sendeanlat etiketini okudum. Bu olayla ilgili hiçbir şey yazamadan sadece okudum. Çok şey geçti içimden ve hatta açık açık hedef aldığım siyasi insanları eleştirip, genel kapsamlı ağır şeyler yazıp buraya koyacaktım. Vazgeçtim. Bu kadar kadın varken, bu kadar yaşadıkları şey varken onların değil de benim konuşmam önemli değil gibime geldi. Kadınlar konuşmalı, biz düşünmeliyiz dedim kendimce.
     
  Yüzyıllar önce yazılmış şeylerin günümüzde hala anlamının olması ve kullanmamız korkunçtu. Bundan yüz yıl önce “Yiyin efendiler yiyin…” diyen Tevfik Fİkret’i, beş yüz yıl önce 66. Sonesiyle Shakespeare’ı, bin yıl önceki Ömer Hayyam’ı; ‘Uzay çağında’ yaşarken iki bin yıl öncesinin savaşları….  Onların o zamanlar için yazdıkları ve yaptıkları şeylerin günümüzde de gerçekleşmesi, gerçekleşmesini geçin, tartışılması bile bence korkunç bir şeydi. Bu dünya hep böyle kötüydü, kötü.  Mehmet Akif demiş ya (yüz yıl önce), ders alınsaydı tekerrür eder miydi?, diye. Düşünüyorum da, bu insanlık hep böyleydi; ders alsa da böyleydi almasa da böyleydi.
İlk insanlar olan, aynı zamanda cennetten kovulmuş Adem’le Havva’nın soyu olan bu insanlık…Adem ile Havva’nın çocukları olan Habil ve Kabil arasında ilk cinayetin işlenişi… Bu dünyadan ne bekliyoruz ki; koca dünyaya bir (ve ilk) aile sığamamış, 7 milyar insan nasıl sığacaktı?

  
---------------


1.  Devir - Ece Temelkuran / Can Yayınları

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumunuzu yazın gönderin, hakaret içermediği takdirde en kısa sürede yayınlayacağız. Anlayışınız için teşekkürler :)