24 Haziran 2014 Salı

ANLATILAMAYAN RESİM

                Niyazi Bey çocukluğundan beri aldığı eğitimlerle doğuştan gelen resim yeteneğini geliştirmiş ve sonunda uğruna okul bıraktığı sanatta, başarılı bir ressam olmuştu. Genç yaşına rağmen İstanbul'da tanınıyordu. Zamanın sanatçılarının toplandığı küçük kahvehanelerde saygı görüyordu.  İyi de para kazanıyordu ama o halkla iç içe yaşayabileceği bir mahallede yaşamına devam etmek istedi. Evinde de çok fazla eşya yoktu. Bir eski radyo, iki koltuk, iki yatak,iki sandalye bir masa... Evet, iki çünkü bir de yardımcısı var Niyazi Beyin. Rüştü Efendi... Ne için yardım ediyor derseniz de, Niyazi Bey onu sokağa yolluyor. Rüştü Efendi sokak sokak, park park gezip insanlarla konuşuyor ya da kalabalık bir meydana oturup insanları izliyor saatlerce. Sonra gelip Niyazi Bey'e anlatıyor şehrin insanlarının hikayelerini. Anlatırken  Niyazi Bey gözlerini kapatıp hayal eder  ve saatler sonra hayalini tuvale aktarmış olur. İnsan hayatları üzerine yaptığı tablolarla ünlenen Niyazi Bey hiç kendi hayatıyla ilgili resim yapmazdı. Hayatıyla ilgili de kimseye bir şey anlatmazdı. Sadece Rüştü Efendi ile iki günde bir çilingir sofrası kurardı. Türkülerle rakısını yudumlar dertleriyle birlikte yutardı, içine atardı. Bu yüzden erken yaşta yüzü soldu ve kırıştı. İçkiyi ve sigarayı bırakmak yerine yaşı ilerledikçe arttırıyordu. Rüştü Efendi karışmak istediğinde "Kaybedebileceğim neyim var ki hayatta? Bir sen varsın, iki üç fırçam ve boyam var. Bırak da üç kuruşluk zevkimiz olsun." derdi.
                Niyazi Bey'in tek zevki bu değildi elbet. Yaz gecelerinde balkonda oturup türkü mırıldanmayı severdi. İşte! Gelmişti yine yaz. Çiçekleri açmış yine Niyazi Bey'in ve cennet köşesi gibi bir balkonu olmuştu. Seviniyordu , çünkü Rüştü Efendi ile sabaha kadar sohbet edebilirdi balkonda. Bir akşam yine sofrayı hazırladı Niyazi Bey. Hem yemek yiyeceklerdi hem de Rüştü Efendi hikayeleri anlatacaktı. Ne var ki geç kalmıştı Rüştü Bey. "Acaba bir problem mi var, yoksa çok hikaye mi var?" diye düşündü Niyazi Bey. Oturdu bekledi. Yemekler soğudu, rakılar ısındı, sigara paketi bitti ama Rüştü Bey gelmedi. Evine gelen polis memuruna şaşırmış olacak ki pijamalarıyla gider Niyazi Bey, polislerin götürdüğü hastaneye. Rüştü Efendi aşırı sıcaklar nedeniyle, zaten var olan kalp hastalığıyla savaşıyordu. Koca yüreği çırpınıyordu. Doktorlar elinden gelen her şeyi yapmıştı ama yazılmışsa kaderde kaçış yolun olmuyor. Niyazi Bey yıkılmıştı, hayatındaki en değerli insandı. Dostunun üzerine bir avuç toprak atamadı. Yüreği izin vermedi. Herkes çekildikten sonra oturdu mezarın başına Niyazi Bey. Başladı konuşmaya:

- Sen de gittin ha? De fazla oldu. Zaten hayatımdaki tek dostum sendin. Şimdi o kutu gibi ev çok büyük gelecek gözüme. Masada karşımdaki sandalyeyi, bardağı ve tabağı boş gördükçe Tanrı'ya biraz daha kızacağım. Senden başkasını buladı mı? Şarkıları kimle söyleyeceğim? Hadi her şeyi boş verelim, resimler Rüştü? Resimleri nasıl yapacağım? Hikayeleri kim anlatacak bana? Bana "Bir kere de sen çık sokağa." diyeceksin ama yapamam ki. İnsanlara güvenmiyorum Rüştü. Neden mi? Yine başladık işte hayat hikayesi muhabbetine. Bu sefer iyi dinle Rüştü. Sana hiç anlatmadım çünkü bunun için iyi bir nedenim vardı. Ben çok küçük yaşta öksüz ve yetim kalmışım. Babam annemi öldürmüş. Sonra da kendini öldürmüş. Devlet de beni kimsesiz çocuklar yurduna yerleştirdi. Tanıdık geliyor mu Rüştü? Öğretmenlerimiz acımasızdı Rüştü. Ne acılar çektim, ne işkenceler gördüm. Bana meslek lisesi okutturmak istediler, resim malzemelerimi yaktılar. Yine de hayatıma ben karar verdim. Kaçtım. Nereye mi? Yurtta çalışmak istemeyen, yani yurttan kaçan, bir ablada. Hakkını ödeyemem. Bana çok şey öğretti. Yaptığı en büyük iyilik de kardeşimi buldum onun sayesinde. Yurttayken benim dosyamda görmüş kardeşimin olduğunu ve başka bir yurtta olduğunu. Anlattı bana, yardımcı oldu. Sonunda buldum onu. Hep korudum onu. "Hani başka kimsen yoktu." diyeceksin Rüştü, değil mi? E, tamam Rüştü. Yine yok senden başka kimse. Kardeşimden başka kimse... Kimse yoktu kardeşim. Bu yüzden çok ağladım gittiğine. Sonradan bulduğum kardeşim, ben erken ölürsem üzülme diye anlatmadım Rüştü. Şimdi ben yanıyorum üzüntüden. Huzur içinde yat kardeşim.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumunuzu yazın gönderin, hakaret içermediği takdirde en kısa sürede yayınlayacağız. Anlayışınız için teşekkürler :)