ANLATILAMAYAN RESİM
Niyazi
Bey çocukluğundan beri aldığı eğitimlerle doğuştan gelen resim yeteneğini
geliştirmiş ve sonunda uğruna okul bıraktığı sanatta, başarılı bir ressam
olmuştu. Genç yaşına rağmen İstanbul'da tanınıyordu. Zamanın sanatçılarının
toplandığı küçük kahvehanelerde saygı görüyordu. İyi de para kazanıyordu ama o halkla iç içe
yaşayabileceği bir mahallede yaşamına devam etmek istedi. Evinde de çok fazla
eşya yoktu. Bir eski radyo, iki koltuk, iki yatak,iki sandalye bir masa... Evet,
iki çünkü bir de yardımcısı var Niyazi Beyin. Rüştü Efendi... Ne için yardım
ediyor derseniz de, Niyazi Bey onu sokağa yolluyor. Rüştü Efendi sokak sokak,
park park gezip insanlarla konuşuyor ya da kalabalık bir meydana oturup
insanları izliyor saatlerce. Sonra gelip Niyazi Bey'e anlatıyor şehrin
insanlarının hikayelerini. Anlatırken
Niyazi Bey gözlerini kapatıp hayal eder
ve saatler sonra hayalini tuvale aktarmış olur. İnsan hayatları üzerine
yaptığı tablolarla ünlenen Niyazi Bey hiç kendi hayatıyla ilgili resim
yapmazdı. Hayatıyla ilgili de kimseye bir şey anlatmazdı. Sadece Rüştü Efendi ile iki günde bir çilingir sofrası kurardı. Türkülerle rakısını yudumlar dertleriyle
birlikte yutardı, içine atardı. Bu yüzden erken yaşta yüzü soldu ve kırıştı.
İçkiyi ve sigarayı bırakmak yerine yaşı ilerledikçe arttırıyordu. Rüştü Efendi karışmak istediğinde "Kaybedebileceğim neyim var ki hayatta? Bir sen
varsın, iki üç fırçam ve boyam var. Bırak da üç kuruşluk zevkimiz olsun."
derdi.
Niyazi
Bey'in tek zevki bu değildi elbet. Yaz gecelerinde balkonda oturup türkü
mırıldanmayı severdi. İşte! Gelmişti yine yaz. Çiçekleri açmış yine Niyazi
Bey'in ve cennet köşesi gibi bir balkonu olmuştu. Seviniyordu , çünkü Rüştü Efendi ile sabaha kadar sohbet edebilirdi balkonda. Bir akşam yine sofrayı
hazırladı Niyazi Bey. Hem yemek yiyeceklerdi hem de Rüştü Efendi hikayeleri
anlatacaktı. Ne var ki geç kalmıştı Rüştü Bey. "Acaba bir problem mi var,
yoksa çok hikaye mi var?" diye düşündü Niyazi Bey. Oturdu bekledi.
Yemekler soğudu, rakılar ısındı, sigara paketi bitti ama Rüştü Bey gelmedi.
Evine gelen polis memuruna şaşırmış olacak ki pijamalarıyla gider Niyazi Bey, polislerin götürdüğü hastaneye. Rüştü Efendi aşırı sıcaklar nedeniyle, zaten var
olan kalp hastalığıyla savaşıyordu. Koca yüreği çırpınıyordu. Doktorlar elinden
gelen her şeyi yapmıştı ama yazılmışsa kaderde kaçış yolun olmuyor. Niyazi Bey
yıkılmıştı, hayatındaki en değerli insandı. Dostunun üzerine bir avuç toprak
atamadı. Yüreği izin vermedi. Herkes çekildikten sonra oturdu mezarın başına
Niyazi Bey. Başladı konuşmaya:
- Sen de gittin ha? De fazla oldu. Zaten hayatımdaki tek
dostum sendin. Şimdi o kutu gibi ev çok büyük gelecek gözüme. Masada karşımdaki
sandalyeyi, bardağı ve tabağı boş gördükçe Tanrı'ya biraz daha kızacağım.
Senden başkasını buladı mı? Şarkıları kimle söyleyeceğim? Hadi her şeyi boş
verelim, resimler Rüştü? Resimleri nasıl yapacağım? Hikayeleri kim anlatacak
bana? Bana "Bir kere de sen çık sokağa." diyeceksin ama yapamam ki.
İnsanlara güvenmiyorum Rüştü. Neden mi? Yine başladık işte hayat hikayesi
muhabbetine. Bu sefer iyi dinle Rüştü. Sana hiç anlatmadım çünkü bunun için iyi
bir nedenim vardı. Ben çok küçük yaşta öksüz ve yetim kalmışım. Babam annemi
öldürmüş. Sonra da kendini öldürmüş. Devlet de beni kimsesiz çocuklar yurduna
yerleştirdi. Tanıdık geliyor mu Rüştü? Öğretmenlerimiz acımasızdı Rüştü. Ne
acılar çektim, ne işkenceler gördüm. Bana meslek lisesi okutturmak istediler,
resim malzemelerimi yaktılar. Yine de hayatıma ben karar verdim. Kaçtım. Nereye
mi? Yurtta çalışmak istemeyen, yani yurttan kaçan, bir ablada. Hakkını
ödeyemem. Bana çok şey öğretti. Yaptığı en büyük iyilik de kardeşimi buldum
onun sayesinde. Yurttayken benim dosyamda görmüş kardeşimin olduğunu ve başka
bir yurtta olduğunu. Anlattı bana, yardımcı oldu. Sonunda buldum onu. Hep
korudum onu. "Hani başka kimsen yoktu." diyeceksin Rüştü, değil mi?
E, tamam Rüştü. Yine yok senden başka kimse. Kardeşimden başka kimse... Kimse
yoktu kardeşim. Bu yüzden çok ağladım gittiğine. Sonradan bulduğum kardeşim,
ben erken ölürsem üzülme diye anlatmadım Rüştü. Şimdi ben yanıyorum
üzüntüden. Huzur içinde yat kardeşim.
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumunuzu yazın gönderin, hakaret içermediği takdirde en kısa sürede yayınlayacağız. Anlayışınız için teşekkürler :)