24 Temmuz 2014 Perşembe

BALKON MİSAFİRLERİ

  Temmuz sıcağı, uzun balkonun eşsiz koltuğu, ılık rüzgar, araba sesleri…
  Gökyüzünün buzlu cam misali ince bulutlarla kaplı olması akıllara ölümü getiriyor olacak ki karşımda örgüsünü ören anneannemden şöyle bir cümle duyuyorum: “ Kadın hastaneye gide gele eridi gitti yavrum, yavrum. Allah kolay ölüm versin. Üç gün yatak, dördüncüsü toprak.”
  Ve işte bugün de geldiler. Yine iki taneler. Göz göze geldik. Bakışlarından şöyle bir anlam çıkarılabilir: “ Biz geldik.” Benden de onlara “Hoşgeldiniz” bakışı. Bir süre bakıştıktan sonra ben ” Ahh tabi yemleriniz değil mi? Bilgili insanların kendilerini beğenmişlik etmelerinin nispeten göze daha az kötü gelmesi gibi sizin de yem için gelişiniz öyle.” bakışı gönderdim. Anladıklarını sanmıyorum. Öyle bir bakış olduğunu da.
   Düzeneği kurmak için ayağa kalkıyorum. Düzenek dediğime bakmayın. Balkon demirlerine asılan ve dışa bakan saksılardan bahsediyorum. İçinde çok güzel bir çiçek vardı şu an adını unuttuğum. Tomurcukları her sabah renk renk açardı. Ama bizim bu daimi misafirlerimiz her gün çiçeğin üstüne oturdular, tek tek bütün tomurcukları yediler. Artık saksıda çiçek yok. Sadece toprak ve toprağın içine gömülü bir su kabı. İşte bu düzeneği yerden aldım biraz yem ekleyip balkon demirine astım. Guguk kuşlarını biraz rahatsız ettim sanırım. Uçup hemen yan taraftaki klima motoruna kondular. Orası zaten bir nevi havaalanına döndü. Gelen kuşlar önce oraya gelip balkonu kolaçan ediyorlar. Akıllı hayvanlar açıkçası. Geri çekilip yerime oturuyorum. İzlemek istiyorum uzaktan, bıkmadan. Bilmiyorum kardeş mi sevgili mi dost mu olduklarını. Ancak uyumları çok güzel bir sahne sunuyor izleyene. Hızlı hızlı yiyorlar. Arada bana da bakmayı eksik etmiyorlar. Yemleri bitince sularını da afiyetle içiyorlar. Zıplama ile uçmak arası bir hareketle panjur demirine konuyorlar. Hemen gitmiyorlar. Yedik içtik kaçtık gibi olmasın diye düşünüyor olabilirler. Belki de hiçbir alakası yoktur. Bilmiyorum. Ama yarım saat oturuyorlar.
  Önce soldaki sonra sağdaki uçup yolun üstünde olan elektrik tellerine konuyorlar. Birbirleriyle oynuyorlar. Neşeli halleri özenilesi.
 Yazımı bitirmek için güzel bir son arıyor ve tellerdeki neşeli hallerine bakıyorum. Aklıma iki şair geliyor, iki de şiir. Nilgün Marmara’yı yazıma ekliyorum. Bu şiiri haftalar sonra anlamış olmanın keyfine varıyorum.
  
            ...
            Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına
            niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına niye kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına?
           "Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna" bir çocuk demiş.


   

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumunuzu yazın gönderin, hakaret içermediği takdirde en kısa sürede yayınlayacağız. Anlayışınız için teşekkürler :)