22 Temmuz 2014 Salı

DERYA

Bugün çok açılmadım öyle her zaman ki gibi. Küçüğün yanına yetecek kadar balığımı tutup geri döndüm. Bağladım Derya'mı karaya. Ne komik değil mi? Hayatımı benden alan kara parçasına bel bağlıyorum yine. Dalgalar beni sallarken ya da, rakıdan ben sallanırken yemek yemek kadar güzel bir şey yok şu küçücük Derya'mda. Yemek yerken bile efkardan sağa sola yuvarlanıyorum gibi gözüküyor. Hoş, öyle olsa da kimsenin "Bu adam niye böyle?" diyeceği yok. Bilen bilir beni. Her şeyi kaybettiğimi, Derya'mın gittiğini bilir. Sana anlatıyorum kabaran deniz, dinlesin beni bütün körfez. İlk ve son kez... Anlatayım ki vurmasın dalgalar Derya'ma, sıçmasın martılar Derya'mın tepesine. İnanmayacaksınız ama yıllar öncesinde bir işim vardı, ailem vardı, dünyalar güzeli Derya'm ve bir de meleğim İrem. Şu kahpe dünyada şansı yaver giden tek insanoğlunun ben olduğumu düşünürdüm. Sabah kalkarım güneş doğmadan, ama zaten güneşi odama getirmiş sırma saçlım, ufaklık desen kırlarda açan taze bahar çiçekleri gibi kokuyor. Sanki en güzel çiçekler, melekler benim evimdeydi. İş umrumda değildi aslında ama ufaklığın geleceği için işte. Yine de o geçen zamanı evde değerlendirmek için yalvarırdım yaradana. Akşamlarsa ayrı bir güzel. Ne yorgunluk kalırdı, ne de dert tasa. Unuttururlardı her şeyi bana, zamanı bile. Saate bakmayı unuturdum. Onlar sayesinde hayatımdaki her şey iyi güzelken, sahte bir firma tarafından dolandırıldığımı fark etmedim bile. Aptallık yaptım. Sadece bu olsa yine iyi. Toparlayamadım ve her şey avucumda su olup aktı, tutamadım. Sonra sinir stres, dert tasa, iş derken onları unuttum. Unutmakla kalmayıp hatırladığım zamanlardaysa onlara karşı yabancı bir adam oldum, kötü davrandım. Yine de destek oldular, ama hata yapmışım hep onlara karşı. İnsan ya bu, sabır denen bir şey var. Kalmamış Derya'mda, tükenmiş kadıncağız. Bir gün işten erken çıktım, toplantı toplantı... Nereye kadar? Sıkılmıştım o gün. Ufaklık okuldan gelmemişti. Derya'mdan ses çıkmıyordu.  Yukarı çıkmak için merdivenlere yöneldiğimdeyse... Görmez olaydım onu öyle. Dünyam başıma yıkıldı. Kelimelerle nasıl anlatılır bilmem ki. Hepsi benim hatamdı. O an fark ettim. Derya'mın boynundaki o kalın ip her şeyi fark ettirdi bana. Ama çok şey alıp götürdü de. Kızım terk etti sonra beni. Nasıl desin ki baba, annesinin ölümüne neden olan adama. "Yalnızlık nedir?" diye sorsalar, benden yola çıkarak anlatırdım. Kimseyle konuşamadım, yüzüm yoktu. Kızım gitti. İş zaten bitti. Ben de bittim. Ne geldiyse başıma, hepsi karada geldi diye ben de denize geçiş yaptım. Evrime meydan okudum da denebilir aslında. Sahip olduğum her şeyi kaybetmiş bir şekilde sahile vurdum kendimi. Küçük bi taka, alet edavat, olta, kıyafet... Hepsi o kadardı. Takamın ismi de  Derya-İrem. Solda Derya, sağda İrem yazıyor. Derya solda çünkü sol yanım acıyor hep. Acıya acıya, ağlaya ağlaya yaşıyorum işte küçücük ama kocaman yüklü Derya'mda. Dalgalar, balıklar, rakım, ben ve Zeki Müren... Komik olan ne biliyor musunuz dalgalar? Ne kadar Derya'mda yaşasam da, yine o kahrolası iple batası kara parçasına bağlıyorum Derya'mı. Velhasıl kelam yaptıklarım yüzünden yalnızım. Kimsenin de yardımına ihtiyacım yok, ya da kimsenin arkadaşlığına ihtiyacım yok. Ben bile kendimi sevmezken nasıl biri beni sevsin. Daha anlatırdım da, rakım bitti be. Zeki müren söylesin de ben birazcık yatayım. Biri zaman yolculuğunu bulursa beni uyandırın.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumunuzu yazın gönderin, hakaret içermediği takdirde en kısa sürede yayınlayacağız. Anlayışınız için teşekkürler :)