27 Ağustos 2014 Çarşamba

ORTAK İKNA : Güneş’in Geldiği Yer

  Etrafıma bakınıyorum. İmlediği gerçekten ben miyim
 diye değil, şüphesiz benim. Başka gören var mı, diye
bakınıyorum, utanıyorum, utandığıma şaşırıyorum. Kimse yok.
 Sine Ergün / Bazen Hayat

  Gecenin karanlığından faydalanmak zorunluydu. Biz de bunu yapıyorduk. Geçmekten başka bir görevi olmayan zamanın kanatları altında bir şeylerin değişimi heyecan yaratıyordu. Artık gölgelerimiz birbiriyle kesişiyordu. Birbirimize yaklaştıkça ardımızdan adeta bir sokak lambası gibi gelen sevginin ışığı sayesindeydi bu. Gölgelerimiz kesişmesine rağmen, bu güzel olaya rağmen,  arkamızdan geldiği için kendi ışıklarımız yüzümüzün açığa çıkmasına izin vermiyordu. Açığa çıkmasının tek bir yolu vardı; önümüze eğdiğimiz boyunlarımızı kaldırıp birbirimizin ardındaki sokak lambalarına bakıp sevgi ışığının yüzümüze vurmasına izin vermek.
 Güzel bir dizinin sezon finalinden. Son sahnenin ilk kısmı:
 (...)
 “ Sana şunu diyeyim M.. Ne zamandır her gece yukarıdaki odanın camından dışarı bakıyor ve düşünüyorum. Sadece bir hikaye var. En eskisi. "
 “ Nedir o?”
 “Işık, karanlığa karşı.”
 “Alaska’da değiliz ama gördüğüm kadarıyla karanlığın sınırları çok daha fazla.”
 “Evet, haklısın bu konuda.”
 (...)
  Kim olduğunu bilirsen ne istediğini de bilirsin. Bunun getirdiği özgüven sana her şeyi yaptırabilir. Fakat bu yaptıkların doğrunun ayak bağı da olabilir yanlışın keskin bıçağına bile de olabilir. Kendini bilen insan soğukkanlıdır. Önceden düşünmüştür ve planlıdır. Yaptıklarının savunması olmaz. Bu yüzden de insanın içindeki güzel duyguları saklaması acı bir durumdur. Hele bu güzel duygular korkunun hegemonyası altında özgürlük isterken sen onları duymamazlıktan geliyorsan. Tarifi imkansız değildir hiçbir duygu. Sadece dile getirmelidir insan. Ne kadar karışık da olsa duyguların, seni anlayacaktır. Stefan Zweig’ın Bir Çöküşün Öyküsü’nden:
   O acı haftalardan beri ilk kez, yaşamını onca uzun zaman dolduran o güzel hayranlık dalgasının kendisine doğru geldiğini hissediyordu, içini harika bir duygu sardı, hüzünlü bir neşeyle karışık tatlı bir özlem, büyük bir mutluluğa doğru akıp duran bir pişmanlık.
   Ben bunları söylüyorum ancak bir insandan ağzının payını alana anlatamazsın. Kendisinin öyle olmadığını anlatamazsın. Anlamamakta haklıdır da.. Kendini övmek ayıp, kendinden bahsetmeden anlaşılmak imkansızdır. Paradoks bir açıdan. Miligramına kadar ölçen bir terazi. İkna olmak, zor. İkna etmek, sorumluluktur.
  Dizinin son sahnesinin son kısmı:
“ Yanlış bakıyorsun bu gökyüzü olayına. ”
“ Nedenmiş o? ”
“ Başlarda sadece karanlık vardı. Bana sorarsan ışık kazanıyor. ”  
  Şimdi, Güneş’in geldiği yerdir doğu. Işığın gelip seni bulduğu noktadır. Beklemeye değerdir sabahlar. En güzel yağmurlar, en güzel bulutların en güzel sabahlarla buluştuğu an yağar.

Beklemek cehennemdir, ama beklerim seni,
İyi kötü demeden, suçlamadan keyfini
William Shakespeare - Tanrı Beni İlk Başta Sana Kul Yaptı


Ricam üzerine bu resmi çizen ACAR ÇELİK'e çok teşekkürler :)

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumunuzu yazın gönderin, hakaret içermediği takdirde en kısa sürede yayınlayacağız. Anlayışınız için teşekkürler :)