9 Ekim 2014 Perşembe

HALA

   “Akıldışılığın zehri çabuk yayılır.” diye başlıyor Murathan Mungan Kibrit Çöpleri’nde, Akıldışılığın Zehri adlı öyküsüne. Bir buçuk sayfalık öykünün ortalarında da şunları söylüyor: “Akıldışılığına sığındım. Onun da bunu akıldışı bulacağını biliyordum, bu yüzden hiç kuşkulanmadı. En eski, en arkaik, en basit çözüm hangisidir, diye düşüneceksin her zaman. İnanılmaz olan sonuca götürür.” Ne kadar haklı bir söylem. Geçmişte bıraktığımız yüz elli yıllık dönem akıldışılıklar, imkansızlıklar, saçmalıklar, boşa uğraşlar yılı değil miydi? İmkansız denilen şeylerin gelişimini tohumun koca bir ağaç olması gibi hayretler içinde izleyip okumadık mı? Oturdukları yerden imkansız, boşa uğraşıyorsunuz diyenler bugün susup haklı olanları hayretler içinde izliyorlar. Başaracağına inanan insanlara inanmak lazım. Bu yüzyılda imkansıza yer yok!
  Güney Kutbu’nun keşfi çok üzücüdür. Hatta tam bir trajedidir. Stefan Zweig’ın da deyimiyle milyonlarca yıldır ayak basılamayan Güney kutbu bir ay içinde iki farklı kişi tarafından keşfedilmiştir. Roald Amundsen ilk varan kişidir, ve bu keşiften sağ dönebilendir. Onun için ne kadar büyük bir başarıdır, ilk olmak! Sadece kilometrelerce arkasından gelen Kaptan Scott önlerindeki Amundsen kafilesini görmüştür. Fakat bu çabayı, bu uğraşı karamsarlığa teslim edip geri dönmemiştir. En sıcak havanın eksi kırk olduğu kutupta ilerlemeye devam etmiştir. Beş arkadaşıyla birlikte vardığında ise Amundsen’in asılı bayrağını görmüştür. Belki ilk olamamış, dönüş yolunda beş arkadaşıyla birlikte can vermiş ve hayatını adadığı bu görevi tam anlamıyla bitirememiş olabilir fakat Kaptan Scott başarmıştır. İnandığı şeyi başarmıştır. Bu görevin soğuğuna, uzaklığına, bilinmezliğine, içinde taşıdığı şüphelere ve her türlü zorluğa göğüs germiş ve Güney Kutbunun ikinci sevgilisi olmuştur. İlki keşfedip gittikten sonra onu keşfeden ikinci kişi olmuş ve, Kaptan Scott başarmıştır.
  Tekrar söylüyorum, bu yüzyılda imkansıza yer yok! İşte, bir örnek daha. Elektriğin icadı ve telgraflar sayesinde mesajlar kısa mesafelerde de olsa iletildi. Fakat inanan insan durmaz. Sıradaki amaç Amerika’dan İngiltere’ye denize kablolar atarak mesajı iletmek. Akıldışı! 1850lerden bahsediyorum. O zamanın teknolojisi ile koca Atlas okyanusunu elektrik kablolarıyla donatmak ve Amerika’dan İngiltere’ye elçisiz mesaj yollamak, daha neler! Elbetteki ilk iki deneme başarısız oldu, kablolar dayanmadı, fakat üçüncü denemede Amerika başkanı Buchanan ile Kraliçe Victoria’nın birbirine ilettiği mesajlar ulaştı. İnsanlar zafer sarhoşu oldular. Fakat bu mesajdan sonra kablolar tekrar mesaj getirmedi. Bir başka mesajın ulaşması için henüz on yıl vardı. Ama o zamanın insanları sonunda bunu başardı, dönemin zengini Cyrus W.Field sayesinde. Yanyana olmayan iki kişi birbiriyle anlaştı, birbirlerine bir mesaj vermeyi başardılar.
Ama günlerce, aylarca ama yıllarca; inanan insan vazgeçmez, imkansızı tanımaz etmez! Aradaki mesafe Atlas Okyanusu da olsa mesajını iletir, gideceği yer Güney Kutbu da olsa gider..
Bana artık zor, imkansız, olmaz, görmeden etmeden, duymadan, şöyle yaparsan, böyle olursa diyerek gelmeyin. Ben inanıyorum! Hala dünyada keşfedilecek şeyler var ve hala bir insan koca bir dünya ve hala...

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumunuzu yazın gönderin, hakaret içermediği takdirde en kısa sürede yayınlayacağız. Anlayışınız için teşekkürler :)