14 Ekim 2014 Salı

SEÇ TEMİZ BİR SAYFA

     "Pat" diye konuya girmeyi pek sevmem. Olayı anlatmaya biraz öncesinden başlayıp, hikayelerle, detaylarla olayı karşımdaki kişiye yaşatmak isterim. Bu yüzden konuların girizgahı ve bir de sonunu çok severim. İnsanların aklında en çok kalan kısımlar olur, doğru bir şekilde kullanılırlarsa.

     Ama maalesef bu hikayeye uzun bir giriş yapamayacağım.  Ne bendeki dil yeter derdimi anlatmaya, ne de sizdeki sabır beni dinlemeye yeter. Hani, "sussan olmaz, susmasan hiç olmaz" denilen durumlarda çekilen bir derin "ah" vardır ya, "konuşmuyorum ama konuşsam..." anlamı taşır, onunla başlıyorum ben de.

     Ahh!

     Affetmek büyüklüktü hani, ya da erdemdi? Ne sen affettin beni, ne de ben seni. Vazgeçmedik ki ikimiz de kahrolası inatlarımızdan. Bir adım atsan on adım atardım sana, hem de koşarcasına. Nasıl dersin ki "Yok, hayır. Konuşmuyorum bile.", ben onca şeye rağmen seninle iki kelime edebilmek için heyecanlanırken. Dünya küçük. Bu doğru kesinlikle, e peki İzmir niye bize çok büyük.Kaybolup karşılaşamıyoruz şu şehirde hatta semtte. "Karşılaşsak ne diyeceksin?" diye sorabilsen, cevabım: bilmiyorum. Sadece beni gördüğünü bilmek bile... "Ne hali varsa görsün, geri adım atmıyorum." desem de görünce unutuyorum dediklerimi. Her zaman aklımda tek bir şey tekrarlanıyor: "Çok özlemişim. Keşke... Peki, o da özlemiş midir?". Senin de aklından geçiyorsa bunlar, bir "merhaba" de bana , en azından gül. Dediklerimi yok sayıp sonsuz geri adım atacağım elimde bembeyaz sayfalarla. Seç en beyazını başlayalım tekrar. Ya da seçme bırak bana tüm kağıtları. Sana anlatmam gerekenleri dilsiz beyazlıklara anlatayım. Yerini tutamaz ki. Derdime çare olamaz ki, sen gibi destek olamaz ki bana. Ama ilk önce geri dön ve seç bir beyaz sayfa. Geç bile kaldık zaten.



Duymasan da okumasan da sözlerim sana. (Y)

(Doğum günü hediyem ol.)

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumunuzu yazın gönderin, hakaret içermediği takdirde en kısa sürede yayınlayacağız. Anlayışınız için teşekkürler :)