TEMELİM KONUSUZLUK
Küçük
dört beş paragraf yazamamanın bana yazı
yazdırabileceğini aslında hiç düşünmemiştim. Sanırım saçma geliyordu. Yani
yazmak için malzemem yok ama aynı zamanda konusuzluk yazıma temel oluyor.
Gerçekten karışık ve hatta saçma bile olabilir. Ama sonuç olarak okuyorsunuz
işte.
Aslında
bu yazıda vermek istediğim mesaj şu değil: Konusuz da yazabilirsiniz ya da
yazmak kolay. Bunlar değil tabii ki. Yazmak, bestelemek ya da çizmek gerçekten
zor işler. Çünkü gerçek tecrübeleri, duyguları ve izlenimleri başka dilde
anlatmak, hem de bunları anlaşılır halde sunmak zor. "Ben kafa karıştırmak
istemem, zaten sanattan da çok anlamam. Sadece rahatlamak için yazıyorum."
derseniz - benim gibi - o zaman önünüzdeki engeller biraz daha
kalkıyor. Serbest hissedip rahatlıyorsunuz ama asıl probleminiz önünüzde
duruyor: KONUSUZLUK. Ne yazacağım ben? Nasıl yazacağım? Bunlar başlarda sorulan
sorulardan değil ama, elimizdeki kaynak tükenince sıkça sorduğumuz sorulardan. Doğrusunu söylemek gerekirse, ben konusuz kalınabileceğine inanan biri değilim. En azından bu yazıyı
yazdığım andan itibaren artık değilim. Oturup masa başına, elinize kalemi
silgiyi alıp bir saat boyunca yazıp yazıp silmişseniz ve sonunda hiç bir şey
elde edememişseniz, bunun üç nedeni olabilir:
1- Dikkatsizsiniz.
İnsanların
günlük yaşam temposu ağır olduğu için temel ihtiyaçlarına odaklanıp genellikle
onlar üzerinde düşünüyorlar. Bu işi başka yere bakarken veya biriyle konuşurken
dahi yapıyorlar. Yapmadıkları zamanlarda ise beyinleri yorgunluktan yalvarır
duruma geldiği için düşünmemeyi tercih ediyorlar. Sokakta, otobüste, trende
giderken gördüklerinin çoğunun, 3 vakte kadar tekrar karşılarına çıktığını
bilseler belki biraz daha dikkatli olurlardı. Bunun dışında hayat,
önemsemediğiniz bir çok ayrıntıyla dolu ve güzellikler ayrıntılarda saklıdır.
Kim bilir, belki de sizin yazınızın konusu da orada bir yerde saklanıyordur.
2-
Hatırlayamıyorsunuz.
Belki
de 1. maddeye katılmıyor ve ayrıntıyı gördüğünüzü savunuyorsunuz ama yine de
ortada yazınız yok. Bunun sebebi de
yaşadıklarınızı, sizi etkileyen asıl olayları, hatırlamakta problemler yaşıyor
olmanız. Ki, bu durum şu dünyada normal. Herkesin yapması ve ilgilenmesi gereken,
birbirinden bağımsız tonlarca işi oluyor. Bunu not alma yöntemiyle
giderebiliriz diyeceğim ama , not alma alışkanlığımızın olduğu pek söylenemez.
Önemli şeyleri not edebilsek aslında, herkesin hayatı cilt cilt roman olur.
Bence sadece bir gün deneyin. Sebepsizce dalıp gittiğiniz yazılara, rakamlara,
kafanızın içinde yankılanıp duran konuşmalara, karşınızdakinin anlattıklarına
ve bizde, bizim hayatımızla ilgili uyandırdıklarına dikkat edip kilit kelimeler
yazın. Zaten yazı hazır oluyor bile.
3- Sanat Düşkünlüğü
Bir
başka neden de "sanat yapmak". Ya da yapmaya çalışmak. Çalışmak
diyorum çünkü, bizim halkımız bir işten anlamadığını söylemeyi pek sevmez."
Biraz araya sanat serpiştireyim." der ama kelimeler ve sanatlar arasında
boğulur. Amacın rahatlamaktan, içini dökmekten çıkar, amacın sanat yapmak olur.
Bazılarımız ise bilmeden kullanıyor ve yazıyor. Bitirince okuyor ve "Çok
düz oldu bu." diyor. Amaç uyaklı, ölçülü ve sanatlı yazmak değil. Hatta
başkalarının seni anlaması bile şart değil. Gönlünden nasıl geçiyorsa öyle yaz.
Yaz ki yalan dünyada gönlünü kaldıramayacağı dertlerin altına itme. Rahat ol ve
sadece biraz kendinden bahset. Gerisi kolay.
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumunuzu yazın gönderin, hakaret içermediği takdirde en kısa sürede yayınlayacağız. Anlayışınız için teşekkürler :)