29 Ekim 2014 Çarşamba

KIRMIZI PANTOLON

  Güneş karşıdan, arabanın içine o kadar çok vuruyordu ki insan Güneş’le beslense bir günlük besin ihtiyacı karşılanabilirdi. Hergün aynı saatlerde ve aynı yerde trafiğin tıkandığı düşünülürse Güneş’ten beslenmenin hiç de fena bir fikir olmadığı görülebilirdi.
  Arabayı kullanan Gölgen Hanım şirketin genel müdürüydü. Uzun ve sarı saçları, kendisine iyi baktığı halde engel olamadığı fazla kiloları ile dikkat çekici görünümü olduğu konusunda şirketteki herkes hemfikirdi. Fakat genel müdürlerinin yüzüne olumlu olarak baksalar da arkasından  aslında olumsuz olarak dikkat çektiği söylenirdi. Fakat iyi bir insandı; genel olarak iyi.   
  “Tutku, canım, çok sessizsin bugün?”
  “Gölgen Hanım, aslında bir gün izin isteyecektim sizden.”
  Tutku’yu dışarıda gören Fin sanıp iletişim kurmak için İngilizce konuşmaya başlayabilirdi. Bembeyaz teni, açık sarı saçları ve mavi gözleriyle doğduğu yerin Ankara olduğunu inandırması zor oluyordu. Yüzündeki ve özellikle de boynunun sol tarafındaki çocukluğundan kalma yanık izleri ise onu nazardan koruyordu.
  Tutku bunu söyleyerek arka koltukta, yanında oturan, Emre’nin meraklı ve endişeli bakışına maruz kaldı. Şirkette iki stajyerken tanışmışlardı, yan yana oturuyorlardı. Zaten burada birbirlerini sevmişlerdi, şimdi ise aynı evde kalıyorlar. Emre sessizce konuşmanın devamını bekledi.
  Gölgen Hanım, sordu hemen:
  “Hayırdır güzelim, bir şeyin mi var?
 Emre bu kadının canımlı, güzelimli konuşmasına sinir olduğu belliydi. Bu kelimeler Gölgen’den çıktığı anda Tutku’nun yüzü nasıl bembeyazsa onunki de bir o kadar kırmızılaşıyordu. Kendisi ona bu kadar iltifat eden kelime kullanmıyordu.
  “Kırmızı pantolon alacağım.” Gölgen Hanım’a sorsalar herhalde aklına gelecek en son cevaplardan biri bu olurdu. Dayanamadı kahkaha atıverdi. Trafiğin sıkışık oluşu yüzünden camlar açıktı. Yan arabadaki yaşlı adam baktı, ve kafasını aynı eksende, yüzünde hiçbir şekilde değişmeyen ifadeyle tekrar önüne çevirdi.
  “Evet, hatta aslında Emre için de izin istiyorum.” Bu sefer gülme krizine girmiş gibi gülüyordu. Tutku ise yine tam bir Fin gibi yüzünde soğukkanlı, ciddi, dürüst ve güven dolu bir yüz ifadesiyle dikiz aynasından Gölgen Hanım’a bakıyordu. Yandaki yaşlı adam arabasının sağ camını kapattı.
  “Ne alem kızsın sen. Haha - ha- haha. Bak tutamıyorum kendimi. Ayol böyle izin sebebi mi olur. Haha, ha, ayyy. Sen çok yaşa. Ama tamam neden pazar günü değil de illa yarın gitmek istediğini söyle ikinize de izin vereceğim.”
  Tutku, Emre ile gözgöze geldi. Emre ciddiyetini korumaya çalışıyor ama inceden de kendini tutamayıp gülüyordu. Tutku sevmezdi. O ciddiyse Emre de ciddi olacak, o gülüyorsa Emre de gülecek.
  “Pazar günü güneşli hava. Yarın yağmurlu. Ben soğuğu seviyorum.”
  “Yok, olamaz. Mümkün değil.”
  “Lütfen?”
  “Güzelim sen bildiğin Fin’sin. Ayol Güneş sevilmez mi? Türk olamazsın, bu mümkün değil. Haha - ha. Pardon, yine gülme tuttu beni. İzin konusuna gelirsek. Beni kandırmak için küçük çocuklar gibi tebeşir yutup izin istemeye gelen vardı. Yeminler etti kaç defa acile gideceğim diye. Ha - ha akılsız adam, gömleğinin yakasında tebeşir tozlarını silkmeyi unutmuş.”
  “Bu ne anlama geliyor?” Tutku ilk defa güzelliğinin hakkını vererek gülümsemeye başlayıp heyecanla sonucu bekliyordu. Emre ise Gölgen Hanım gibi izin konusunu Tutku’dan şimdi duyuyordu. Heyecanlanmamak elde değildi.
  “Tamam be kızım. Ama sakın şirkettekilere pantolon almanız için izin verdiğimi söylemeyin. Dürüstlüğünden dolayı izin verdim bak. Sizin yüzünüzden çift kişilikli oldum çıktım. Şirkette ciddi patron Gölgen, arabada geveze kapı komşusu Gölgen. Haha.”
  “Çok, çok teşekkürler Gölgen Hanım, çok sağolun. Söz, söylemeyiz kimseye.”
Trafik akmaya başladı artık. Güneş son demlerinde. Tutku usulca Emre’nin elini tuttu. Sol taraftaki yaşlı şoförün onlara baktığını gördü. Adam bir yandan gaza bastı bir yandan kafasının eksenini değiştirmeden önüne döndü ve yüzünde ifade değişikliği olmadan devam etti.
  

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumunuzu yazın gönderin, hakaret içermediği takdirde en kısa sürede yayınlayacağız. Anlayışınız için teşekkürler :)