2 Aralık 2014 Salı

EZAN İLE NAMAZ ARASI KADAR UZAK

Yine oturdum sahneye çıktığın yerin arka duvarının önüne. Sana yakın olan yere... Sırtımı dayadım buz gibi taşlara. Üşüdükçe dizlerimi kendime çektim, büzüldüm. Ne kadar çekersem dizlerimi o kadar batıyor sırtıma sırdaş duvarın köşeleri. Gökyüzü açık yıldızlar pırıl pırıl lakin soğuk kesiyor havayla temas eden her yerimi. Ayazlı geceler de bir kaç arkadaşım vardır en fazla. Biri her zamanki gibi şarabım, birisi montum (şarabın ısıtmadığı zamanlarda kullanıyorum.), birisi klarnetim. Hani yıllar önce sen ile ben gecekondu mahallesini ayağa kaldırırdık ya, sen sesinle ben klarnetimle. Millet doyamazdı bizi dinlemeye. Ama en çok ben doyamazdım seni dinlemeye. Ciğerlerim çürüse de üfleyeceğim o alete. Yeter ki susma. İşte o günlerden kalma klarnetim hala yanımda. Tek farkı, sadece kederimi anlatıyor, sen şöhret peşine takıldığından beri. Çıkarıyorum klarnetimi işte yine. Şarabımdan büyük bir yudum... Ellerim titreye titreye, o eski günlerin hatrına çalıyorum. Sokaklara terk ettiğin bu yorgun gönlümden içini ısıtacak bir şarkı benden sana. İstediğin yere gidebilirsin, istediğin kadar malın mülkün olabilir ama unutma ki aramızda sadece bir duvar var. Ölünce nasıl olsa yerimiz aynı. Kavuşmamız yakındır, nasıl olsa ömür dediğin ezanla namaz arası, yarısını aldın gittin zaten.




0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumunuzu yazın gönderin, hakaret içermediği takdirde en kısa sürede yayınlayacağız. Anlayışınız için teşekkürler :)