8 Mayıs 2014 Perşembe

KAÇINCI?

    G. yanındaki tekli koltukta oturuyordu. Diziyle benim dizime vurdu. Kendi o agresif tavrıyla “Hey! Kumanda sende zaten.” Afalladım bir anda. Buraya nereden geldiğimi, ne zamandır burada oturduğumu hiç hatırlamıyordum. G. ne zamandan beri benim sevgilimdi? Hiç ama hiç birini hatırlamıyordum. Üstümden o şaşkınlığı atamadan G.’nin tekrar sesini duydum. “Anne! Hadi gelsene, neredesin?” Burada bizden başkası da mı vardı? Yemek masasının olduğu büyük bir salona geçtik. Garip kıyafetli insanlar eğleniyor yiyecekler ve içecekler havada uçuşuyordu. Tam o onda bir şeyler ters gitmeye başladı. Önce küçük bir çocuğun kafası baykuş gibi tam tur dönmeye başladı, dönüyor, dönüyor; durmadan dönüyordu. Sonra boynundan kanlar fışkırmaya başladığını gördüğüm an sırtımda müthiş bir acı hissettim, kasılmıştım. O bir noktadan başlayan acı bütün bedenime yayıldı, bir zehirmiş gibi. Arkamı dönemeden, beni bıçaklayanın kim olduğunu göremeden bayılmıştım.. Ayıldığımda kendimi İzmir’de Kordon’da buldum. Ağlıyordum, hem de hüngür hüngür ağlıyordum. Babam ölmüştü çünkü. O sırada karşımda iki büyük gemi çarpışmıştı. Kocaman bir ses çıktı. Telefonum çaldı. E. arıyordu. Ne alakaydı şimdi?  “O ses neydi öyle?”.”Gemiler çarpıştı” dedim. “Buradan görülmüyor da o yüzden aradım” dedi. Cevap vermedim, kapattım telefonu. Aklıma tekrar babamın öldüğü geldi. Ama nasıl ölmüştü, ne zaman, neden ölmüştü? Eve gitmeliydim, bizimkiler ne haldedir kim bilir? Tekrar ağladım, ayağa kalkacak halim yoktu. Ön dişlerim sallanıyordu. Ben de nedense sürekli oynuyordum. Çıktı sonunda, elimde kaldı dişim. Ne yapacağımı bilemedim. Babamın yanına gittim: “Bir şey olmaz, hallederiz.” dedi. “Tamam” dedim, babama güvenirdim ne de olsa.
    Koştum, koştum yetiştim metroya. Bindim hemen. Oturdum koltuğun birine. Karşımda bir kadın çocuğuyla oturuyordu. Çocuk ağlıyordu ama. Metro hareket etti, üstü açık metroydu! Nasıl olur dedim? Demeye kalmadan bozuldu yolun ortasında. İndim metrodan rayların üstüne. Hafif aydınlıktı raylar. Durmadan yürüdüm, yanımdan sürekli metrolar geçiyordu, raylarsa bitmiyordu. Tünelden çıktım sonunda. Tanımadığım bir caddeydi burası. Durmadan koştum, deli gibi koştum. En son karanlığa çarptım.

------------------------------      
   
      Düşüyormuş gibi uyandım.
      Derin bir nefes aldım. Ağladım sessizce, odadaki kimse duymasın diye. Sildim sonra gözlerimi. Ranzanın üstündeki tahtaya bakarken düşündüm: “Bu kaçıncı kabus..?”
    Bu satırları yazarken hala kabusun içindeymişim gibi kalbim hızlı atıyordu..

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumunuzu yazın gönderin, hakaret içermediği takdirde en kısa sürede yayınlayacağız. Anlayışınız için teşekkürler :)